OMAYRA: "BÜYÜK RÜYALAR UZUN SÜRER"
Şiir, bir kıvılcımın yıllar sonra da olsa yangına dönüşmesi değilse, başka hiçbir şey değildir herhalde. Belki de, kayıp giden bir yıldızın efkârını gökyüzü görünmediği anlarda da duyumsayabilmek: Suçlu ve inkârsız bir yüzle...
Murathan Mungan'ınson şiir kitabı Omayra'yı (Metis Yayınları, Ekim 1993) okurken bunlar çağrıştı durdu bende. Mungan, Osmanlıya Dair Hikâyat(1981) ve Sahtiyan'ı (1985) yayımlamasından yıllar sonra, ilk kez bu derece kendi gizil tarihinifısıldıyor. Dokuzuncu şiir kitabı Omayra, Mungan'm Kum Saati, Yaz Sinemaları, Eski 45Tlikler, Mırıldandıklarını, Yaz Geçer ve Oda, Poster ve Şeylerin Kederi adlı şiir kitaplarındaki izlek'ten farklı olarak; kimi kez bir ucu Mezopotamya, öteki ucu İspanyol şair Lorca'ya uzanan, kederin tarihimgesinde içselleştirildiğibir şiirler yumağı olarak karşımıza çıkıyor.
Omayra, hiç abartmıyorum, Osmanlıya Dair Hikâyat ve Sahtiyan'da imlenen birey-tarih ilişkisini (ya da çelişkisini) daha yoğun bir imge sağnağı ve vurguyla karşımıza ansızın çıkarıveren bir başyapıt niteliğinde.
Omayra, yedi bölümden oluşan ve 1986-1992 tarihleri arasında yazılmış Çöl İşaretçileriadlı şiirle başlıyor. Her ne kadar Mungan'ın önceki yapıtlarında sıkça başvurduğu anlatımcı söylemiiçerse de, bir tarihin içsızısmı özgün imgelerle aktaran bu şiir, geleneksel birey-tarih hesaplaşmasına ilk neşteri atıyor:
"ipek yüklü kervanlar çıkagelir: ilk günler yani umutlar, düşler, gelecek
ve gerçekleşecek onca zaman içinizde birikenler
oysa gelip geçer kervanlar, yeniden çöller"
Mungan'ın şiirinde tarihsellikile bireysellikbirbirinden farklı olgular şeklinde yer almaz; "sende uzun bir susmadır/başkasmdaki ölüm" derken de bu vurgulanır. 'Çöl' imgesinde beliren vargıda, uzun bir mücadeledeki ortak 'yorgunluk' payıdır. Çöl, bu anlamda, bir yaşantıya da uzam kesiti içinde ütopyaları örselenmiş bireylerin sızısını imler:
"Çölde bir anakaraydı aradıkları su değil, susuzluk değil, vaha değil sevap değil çöl bile bir anakaraydı kıyısına adım atar atmaz başlarını yaslayıp uyuyacakları bir işaretle yaratılan krallık istiyorlardı o ilk işaretin arılığı kalmıştı gözlerinde ne kadar uzağı görseler dönüp geliyordu yine ilk imge hiçbir serap silemiyordu ne ölüler, ne cinnet, çöl bile..."
Bu 'yorgunluk', "ufkumuz bitiyor onların vardığı yerde/bir uğultu kalıyor/bir uğultu/bir uğultu/hiçbir çölü geçemeyenlerin kalbinde" dizeleriyle tanımlanır. Şiirdeki zamanboyutu, anlatıcı (şair) ile hüznünü aktardığı nesneler arasında gider gelir. Bu açıdan, çöl, paylaşılan bir yalnızlık iklimidir.
Kitabın ikinci şiiri Karanfilde bir önceki şiirle aynı izlekte buluşur. Şiirin sorunsalı, Mungan'm deyişiyle, "gurbete çıkmış halklar" ve "kulağında karanfil taşıyan halkımın oğulları"dır. Mungan, bu izlek doğrultusunda, "Çocukluk taşınabilir bir şeydir/alınsa da elinden geçmişi" der ve ekler: "yurdundan ve yüzyılından/kovulmuş çocukların tarihinde/gelenek, kimi zaman başkaldırı biçimi".
Mücadeleyi, "yüksek kuşlar dorukları sever/ölümse çıplak kaldığı dağları" dizeleriyle tanımlayan Mungan, aynı izleği “Unutmadık” şiirinde de sürdürür. Bu şiir, "on binlerin korosunda haykıran/intifada intifada intifada" ve "otuz üç kurşun sıkıldı her birimize" göndermeleriylede güncelbir mecraya taşınır. Bu vurgu, "ey büyük mezopotamya/iki bin yıllık gece/dön geri bak/kardeşlerim ölüyor kalbimin doğusunda" dizeleriyle asıl meramı ortaya koyar.
Nedir bu meram? Şiirsel açıdan kusursuzsayılabilecek alan "Karanfil" ve "Unutmadık" şiirlerinde, Mungan'ın artık aşması zorunlubağımlılığı da açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu bağımlılık, yalnızca şiirdeki popülistsöylemle sınırlı kalmayan, yaşanan gerçeğin anlamını da sorgusuz biçimde kutsayan bir izlek niteliğindedir. Bir şairin, henüz tarih olmayafırsat bulamamış konularda -bireysel düşüncesi, etnik kökeni ya da ifâde ihtiyacı ne olursa olsun- bir tavırbelirleme 'merakı' içinde olması, ileride onarılamayacak çelişkileryaşamasına neden olabilir. Açıkçası, bu iki şiir, Murathan Mungan'm kendi düşüncesinin Nihal Atsız'ı olma gayreti değilse, yalnızca talihsizliğidir!Yaşam bize yanlış şeyler öğretmediyse, şiirin sahiplenmesi gereken bir ırkı bulunmuyor! Unutmamak gerek: Efsaneler her zaman yanıltır.
Yapıta adını veren “Omayra”ise adeta bir imge yağmuru. "Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana/mendili kan kokan sevgili arkadaşım" dizeleriyle başlayan bu şiir, kitaptaki şiirlerde sıkça rastlanan öldürmetemasıyla simgeleşen tutkuyuderinleştiriyor. Mungan, "dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim", "öldürerek yaşatacağım seni kendimde" ve "ya öldüreceğim seni/ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne" dizeleriyle bu tutkuyu iyiden iyiye açığa seriyor. "İçimdeki tarih bitti/siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini" biçimindeki olağanüstü dizelerle duyarlığındaki ayrıntıları yakalamasını bilen Mungan, kırılgan bir aşkı betimleyen “Omayra” şiirini şu dizelerle tamamlar:
"ben yenildim, işte silahlarım tılsım tamamlandı
sonuna geldim çizgilerini sildiğim bir büyük haritanın Aşkım ölümün sınırında Omayra olduğun yerde kal kımıldama."'
Soğuk Damga ve Hazar Kaplanıise şaşılacak denli olağanüstü dizelerle örülü birer görkemli şiir niteliğinde. Mungan, Soğuk Damga'da, "ne çılgınlık için gürültülü gösterilere adandım/ne davranışlarımın imlasında/uyuşmuş kalmış itirafları coşturmayı düşünüyorum" derken, birey olabilmenin onurunu çoğaltır. "Yakın tarihim: kavgada haydut, aşkta forsa" dizeleri ise Mungan'ın alıştığımız 'uç' tavrını yansıtır. Mungan, kendisine 'atfedilen' soğuk damganın incittiği dünyasında, bu uç tavrını bir adım öteye taşır:
"bakışlarıma rüyasız gözlerin çoraklığını aynı anda yitirdim sılayı ve gurbeti gamlı ıslıklarla çalınan yolculuklara, reddettiğim mirasın uzağına, hüznümün arkadaşlığına kaldım karaağaçlar altında feda ettim her şeyi bağlanmak korkusu uğruna"
Murathan Mungan, "beni başkalarından ayıran ayaz,/bir kurutma kâğıdında suretime vurulmuş/içime işleyen o soğuk damga/bir gün/bir dağ köyünde/bir esmer yıldız gibi karışır boşluğa" dizeleriyle kendi bireysel tarihininsancılarını da ortaya koyar.
"Hazar Kaplanı" da kitabın en etkili şiirlerinden birisi. Mungan'ın teknik düzeyaçısından bugüne kadar yazdıkları içinde en ustacaolma özelliğini taşıyan bu şiir, göz ile okunduğunda hemen farkedilebileceği gibi, adeta kayaların üzerine kazınmış eski bir anıtsal taşı andırıyor. Öylesine mükemmel.
"Şiirdi benim azrailim" diyen Murathan Mungan, "dilsizim ve adsızım şimdi/ Aşk diyorlar değil mi buna?" dizeleriyle de bir sitemi aktarır. Bir falın sureti biçiminde beliren ve "henüz açılmamış kartların birinde gizlenen" o meçhul tehlikeyianlatan SonEl adlı şiir ile kitabın son şiiri Tamaritli Delikanlıise zekâ yüklütanımlamalarıyla dikkati çekerler.
Mungan, "bazı sözler karanlıkta söylenir/bazı sözler hiçbir zaman", "Kendi rüyamı gördüm başkalarının gözlerinde" ve "ben hep çabuk çekilen tetiğe yaşadım" dizelerinde görüldüğü gibi, şiirlerinde yazıklanma duygusuna da sıkça yer verir. Marazîlik sınırına ulaşmayacak ölçüde düzeyliolan bu duygu, çoğu kez Mungan'ın kendi bireysel etkilenimini de aşarak, çoğul bir acıya ulaşır.
Tüm bu tanımlamaların özünü, Murathan Mungan'ın "büyük rüyalar uzun sürer" dizesi bütünlüyor. Kimi şiirlerde beliren oldukça 'iddialı' siyasal saplantılar bir yana, Omayra'nın son yıllardaki en önemli şiir yapıtlarından birisi olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Pencere dergisi, Şubat 1994, Sayı: 3