BİR ÖDÜLÜ REDDETMENİN MANİFESTOSU
‘’Kendime Savurduğum Hançer’’ adlı şiir kitabımın, şair Hüseyin Alemdar’ın kişisel katkılarıyla düzenlenen ve başta sinema olmak üzere birkaç dalda verilen Orhon Murat Arıburnu Ödülleri’nde bu yıl Şiir Dalı’nda son beş aday arasına kaldığı açıklandı.
1987’den beri ödüllere karşıyım. Bu konudaki tutumum son derece net ve sarihtir, hiçbir şekilde değişmesi de mümkün değildir. Gerekçem ise çok basit: Ben, sanatta ve edebiyatta rekabetten değil, paylaşımdan yanayım. Bu, benim açımdan gayet makul bir ideolojik/poetik tercihtir. Ödüller, bana göre, sanatın ve edebiyatın sınırlarına sızmayı başarmış, sermayeye ait casus uçaklarıdır. Başka bir deyişle, katı bir kapitalist anlayışın, sanatın ve edebiyatın ruhuna ‘’rekabet dümeniyle’’ meydan okumasıdır. Bu kadar açık…
Hal böyleyken, herhangi bir ödüle katılmam söz konusu olamayacağı gibi, benim adıma bir dostumun, kitabımın çıktığı yayınevinin veya bir jüri üyesinin de ödül kazanmam için çaba göstermesini zûl addederim.
Kitabımı beğendikleri ve ödül kazanmasını istedikleri için edebiyatçı/şair dostlarıma teşekkür ederim. İyi niyetlerinden elbette hiç kuşkum yok. Ama ben o iklimin insanı değilim. Ödül kelimesi bana sadece ürküntü veriyor. Edebiyat Dostları dergisinde ödül karşıtı yazılar kaleme alalı beri, yani tam 18 yıldır bu konuda katı ve net bir tutum sergileyen şair dostlarını affetsinler.
Bu konudaki tavrımın ne kadar net olduğunu belki şu örnekle vermem mümkün: Kapıma, diyelim ki aynı anda, borçlardan dolayı bir haciz memuru ile cebinde 1 milyon 300 bin dolarlık (1 trilyon 760 milyar TL) çekle NobelEdebiyat Komitesi’nden bir jüri üyesi gelse, içeriye sadece haciz memurunu alırım. Hiç abartmıyorum, benim ahlâk anlayışımın özeti budur.
Kaldı ki, ödüllerin işlevine hiç mi hiç inanmadığım gibi, bunun ayrıca bir edebiyatçının ayağına takılan pranga olduğu kanısındayım. Bence, şairlerin ve edebiyatçıların ödüle ihtiyacı yok; aksine ödüllerin şair ve edebiyatçılara ihtiyacı var!
Ama, çağdaş psikoloji bile daha küçüklükten itibaren insan hayatında rekabetçi anlayışı reddederken, ‘’yenilen’’ olmayı baştan kabullenmiş şairlerin bu konudaki çocukluğunu anlamak mümkün değil.
Edebiyattaki saygın isimlerin, ödüller yerine, örneğin, bizzat etkin ve güçlü yazar örgütleri tarafından düzenlenecek sempozyumlarla, edebiyat günleriyle anılıp ölümsüzleşmesini savunuyorum. Haddim olmayarak, herkese de bunu tavsiye ederim.
Meydanı zaten boş bulan sermayenin bütün dünyayı kıskıvrak ele geçirdiği 2000’li yıllarda, bir şairin veya romancının, muhalif kimliğini çiğneyerek, mücadele ettiği zihniyetin sosyetik tarzına angaje olması, bana hiç de hoş ve dürüstçe görünmüyor.
Bu gerçeği reddediyorum. Ödülü ve adaylığı da. Söyleyeceğim yegâne söz budur.
Cihan Oğuz