XLVI.
Hiçbir şey yetmez anlatmaya
Bir kuşun dalındaki çırpınış halini
Yaprağın yere düşmeden önceki hüznünü
Bir çocuğun babasına sarılırken çekilmiş fotoğrafını
Hiçbir şey.
XLVII.
Herkes çıktığı yol kadar cesaret yüklenmişti
Ayak izlerinde ağır kasvet,
Aşkta yenilgi tadı...
Bir tek o kadın
korkak başladığı adımlarına
bulutların seyrini yükledi
Artık bütün umutlar gri geziniyor.
XLVIII.
Suçunu unutan bir çocuksun işte
Arkanda saklıyorsun parçalanmış bulutları
Yağmurlar kalbinde çalıntı bir yemin
Bekliyorsun: Her mevsim aşka bir mevsim daha uzak
XLIX.
Ankara karlıdır şimdi
Beyazla örtüyordur suçunu
Kimsenin de aklına gelmez hani
Gecenin zifir gözlerinde kabahat aramak.
Ama ellerin ne kadar uzakta olursa olsun
Ulaşır dolunayın ellerine
Ankara karlıdır şimdi
Uykusunda eksik bir mevsimin düşleri.
Gelebilsem binyıl daha kolay aşılır
Gelebilsem muzaffer uyku bölükleri
bir köşede mutluluğu kollar durur
Ankara karlıdır şimdi
Buza kesmiştir aşk bile.
L.
O şeytani söz acıtır içini en çok
En yalnız kaldığın an rüzgarı andıran o ses
Dermandır ansızın gelmelerin
Gelmelerin bir mucize lokman hayat...
LI.
Şarabın rengi sen renginde
Sen hayatın rengindesin
Bütün bulutlar dağılacak bir keman sesiyle
Yağmurlar seni şarabi fısıldayacak bir ömür
LII.
Suçuna bilerek ortak olduğumuz zanlıdır hayat
En küçük parmak izi bırakmaz anıların üzerinde