CXV.
Kımıltısız beklese kalbin o anı
Geçmişe tutunmadan kendini yakalasan
Bir düşe gönül düşürsen
Yıldızlar göz kırpsa sana
Unuttuğun bir şey kalmadı mı?
Bir yaramaz çocuk çığlığı
Buruk tat saklayan bir mahzen
Ne kadar dövünsen de aşkın şansı bir kez
Yıkılıp kalırım bir sözün ortasına
Sakındığın bir itiraftır belki gecikip unutulur
Kimse bilmez yaşanmamış savaşın şiddetini
Sen şimdi bir uzay boşluğu kadar uzaktasın
Araya yıldızlar karıştı, ay benim için bir kere daha öldü
Ne yapsam dinmeyecek içimdeki meteor yağmuru
Ah ne yapsam eksik
Ne söylesem kusur şimdi
Bütün yıldızlarda sensizliğin hınzır raksı
Bütün aşklar kırık plak hüznünde tekrar
CXVI.
Bir de aşk vardı
Ellerine epey uzak
Kalbine yabancı
Ani sözlerime teşne
Duruldukça sular mavi akıp giderdi
Denize yakıştıramazdın yaralı martıyı
Bembeyaz iz kalırdı kalbinde
Ben hep uzak mı kalacaktım?
Sınırsız özlemelerin yazgısı bu
Ellerin aklımı alır yıldızların arasında kaybolurdu
Sen hiç kaybolmadın ama
Ne umutsuzken bir çentik çizdim takvimden
Ne yaralı kalbime yarasalar üşüştü
CXVII.
Bir uçsuz çöldü derman
Aştıkça yeni seraplar eklendi
Kalbimdeki kum saati sana ayarlı
Ne umduysam geç döküldü ellerimize...
Gül geç döküldü, yağmur dindikçe geç açtı güneş
Hangi şarkıyı adadıysam uçurum tersini söyledi durdu
Şimdi aşkın beklenmedik aksindeyim...
İçimizi kemiren o soru neydi
Kendimize sormaktan sakındığımız
Aynanın buğusuna vurduğunda unutmaya kalktığımız
Unuttukça daha çok bizi kendimiz yapan?
Derman bir uçsuz çöldü, anla
Neye susadıysam onun hayali büyüdü durdu
Kervanın son adımını kim attıysa ilk o dirildi
Çöl ortasında anladım aşkın kadrini
CXVIII.
Kar ortasında kaldık. Buydu belki görüp göreceğimiz
en büyük sürpriz. Dağlar geçit vermedi, sıralı
otobüsler, tedirgin sürücüler, mola yeri telaşı
Acıtıyor şimdi içimizi uzaktan duyulan bir kırık bozlak
Kırşehirli Neşet Ertaş, Muharrem oğlu, kendi halinde abdal
O, sazı kıracak kadar tutkulu
Biz, uzanıp kara tutunacak kadar...
Gelip geçtik olmayacağız başımızı taşlara vurup vurup
Taşın suyundaki sır kalbimizdeki sır olup kaynaşacak hayata
Kar ortasındayız. Donmuş mazot korkusu, kendini
geceden saklayan yıldızlar
Hepsini senin için avuç avuç toplamaya geldim. Ben.
Tek başıma. Yanımda binlerce düş ışıltısı.
Yanımda kimsenin bilmediği bir puslu fener
Kalbime tuttukça adın görünecek. Yıldızlar cebimden taşıp
ömrüne eklenecek. Sen hiç farketmeden uzayacak ömrün.
Aşk mıydı? Kara saplı bir kızak mı?
İkisinde de üşüdük, yönümüz değişti, gökyüzüne vurdu kalbimiz
Şimdi ellerinde fenerlerle ikimizi arıyorlar