YAĞMUR DUASI
Ben geldim, yaşımı falan boşver
Kalbimde meşgul çalan telefon zırıltıları,
açılmayan ahizeler, kuşkonmaz cıvıltıları...
Küçük ömrünüzde hiç aksamayacak bir saat ayarıyım
Bazen akşamları ansızın gelip geçen rüzgarın bozup bıraktığı.
Her çocuk uykusuz büyür
Her yıldız uykusuz bıçaklar geceyi
Kuyudan usulca anıları çeker bir derviş
Yıllar kalbinize amade, kalbiniz kimbilir neye?
Varsın şaşkınlık tamamlasın bu tabloyu
O çocuk çizgide ruhumun ikizi cirit atar.
Ben geldim, yıllar sonra, canlar kadar, sular kadar ben
Bakma yanında yabancılığım altyazısız film gibi
El feneri kısık çocuk nasıl yerimi arıyorsa bu kör sinemada
Öyleyim, bıraktığın ayaz geceye savrulmuş şarkıda bile.
Çağrışımlar neyi anlatır fırtınada?
Şişe içindeki küçük yelkenli
en fazla bir öfkelik adımda haydiii başka maviye...
Aynı anda aynı şeyi düşünüp de farklı yanlışları kovalayan
baykuşlar mıyız yoksa? Öyleyse bu falın adı dostluk mu, aşk mı?
Bak üç vakte kadar hoyrat ayrılık...
Ben geldim, gözlerimde çok sevgili ölülerin sureti
Her biri kalbimiz kadar ışıl ışıl
Sanki koşup kucaklayacak gibi hayatı yeniden her biri
Mümkünmüş gibi aynı aşkı bir daha yaşamak,
şarabı kilerdeki yüzyıllık fıçısından kadehe dökmek,
geceye hiç sönmeyecek mumlar yakmak...
Oysa birazdan ışıklar zayıflayacak sahnede,
herkes oynamak istediği rolün tersine koşacak.
Biliyor musun neyi keşfettik
Bunca ay, bunca yıkımdan sonra?
Meğer kuşlar darıldığı buluta yağmur duası kondurmazmış