Dokuz canlı bir kediydim Aşkta yitirdim sekizini
İT DALAŞI
Kalbinle giriştiğin bir haksız mücadele bu
Kendi yüzüne attığın pençedir aşkın mührü
Tut ki yaralısın, iyileşmeyecek kadar, çaresiz
Uzaktaki kar tanelerine tutunmak için yarışır mı serçeler
Özlemenin imkansızlık olduğunu bile bile.
Durmadan meşgul çalan bir telefonun ucundasın
Bileklerin yanlış ibreye ayarlı: Tam 12’den vuruldun!
Hedef tahtasının bile ‘artık yeter’ dediği andır
Kursağında suskunluk, senin o soylu suskunluğun,
kimbilir hangi kayıp haritayı çıldırtır...
Çarpışmayan hiçbir tanrı kalmadı bu hikayede
Yaşadığımız ‘atlatma haber’e sıradan bir başlık uyduracak kadar cakalıyız
Darmadağın ayak izlerime bakıp da nasıl biteceğini hesaplama bu yolun
Kalbimle it dalaşındayız, hiçbir atlas kucak açmıyor içimdeki ülkeye
Ölüme yıllardır küs olmasam bir akrebe sevda büyüteceğim.
İçimden geçen her şeyin günlüğü tutuldu
Rahat olabilirsiniz, size de yer var bu oyunda
Taburu yanlış patikaya süren acemi bir rütbeliydim
Hepimiz o coğrafyanın ortasında kaybolduk
Şimdi falcıların önünde tek sıra hizadayız
Bizim için açılıyor sinek, papaz, kız,
aşk, ayrılık, unutma mecburiyeti,
semalar üstü inatlaştığımız tanrı...
Durulduk sonunda, morfine uğramış zır deli kadar özgürüz
Biletimiz kesildi, cehenneme kadar bütün yollar açık
Varsa sıratın üstünde de sürüp gider bu it dalaşı
Bir ağızdan çekilen yuhlara da katlanırız
Kıyamete ne kaldı aşk bittikten sonra?
Ömür mü? Yük kervanıdır, geçtiği her adımda biraz daha derinleşir iz
Gökyüzüne darılıp kalır anılara yetişemeyen o evcil akbaba