AŞKI ŞİİRSİZ SEVENLER İÇİN YAZIKLANMALAR
-Kuşkusuz, gün ortasında sizi ansızın ele veren bir nergis çiçeğinden daha kısa ömürlü değildir aşk; ama çiçeklerin yasasıyla en benzer yönü, asıl renklerinin görmek istediğiniz gibi olmayışıdır.
-Peki, aşkın rengi olsaydı, hangi gökyüzünün gözlerinde parıldardı?
-Ama O hep bir yorgun gecenin, bir bitkin sabahın ya da ertelenmiş bir gün ortasının tanımsız keyifsizliğinden sözeder dururdu, başka alternatif varmış gibi! Aşkın mola yerinde, varsa böyle bir dinginlik anı, geçmiş ile gelecek arasındaki unutulmaz bir öyküyü anımsamak isterdi en çok. Geçmesini istemediği saatler, birden tasarlanan yorgunluk kahveleri, eski ve soluk bir fotoğraf ya da gözlerin içinde ezgisini aramaya kalkıştığı ürkek bir şarkı...
-Aşk, bunlar mıydı sadece? Belki... Sırtını dönüp gittiği bütün denizler defalarca tekrarladılar ki, zamana bırakılan her şey sanıldığı gibi unutulmaya mahkum değildir!
-Ne yazık ki O, kendisine verdiği bütün sözleri unutmak için sürekli yeni sözler uydurdu. Bu tasarım öyle bir noktaya geldi ki, artık kendisinin bir başkası mı, yoksa herkesin kendisi mi olduğu yönünde kalbinde kuşkular oluştu. Tam da bu aşamada aşka yeniden susadığını hissetti. Bitimsiz bir pınarın en güzel damlacıklarıydı aşk ya da cennet sanılan bir düş ağacının kopmayan yaprakları...
-Yanıldı. Aşkın rengi yoktu, olsaydı bile griden öteye geçmeyecekti. Bunu defalarca belleğine yerleştirmeye çabaladı. Öyle imkansız bir şarkının ortasındaydı ki, bir daha hiç duymayacağı mırıltıların aydınlattığı geceyi farkedebilmesi için bile yıldızların arkadaşlığına sığındı.
-O aşkın bir eksiği, yaşamın kendi kurallarının dışında bir evren aramayışıydı; haritanın bir yüzüne kapadığı gözü, ötekindeki cehennem belirdiği zaman açılabildi ancak. Ne ki, gemilerin limana vedası çoktan gerçekleşmiş, yalnızca martıların selamı asılı kalmıştı mendirekte...
-Unutulsun diye zamana terkedilen hiçbir çığlık yankısız bırakmaz kendini; böylece ömrün kocaman bir vadisinde çoğala çoğala yürüyen bir kervana dönüşür duygular. Siz en unutulmuş sandığınız anda bile, bir sabah camınızı küçük bir serçe tıklatır: Bu müjdede, kalbinizde hala çınlayan bir şiirin dizeleri yeniden canlanır.
-Siz aşk diye adlandırırsınız bunu, başkaları `geçer, merak etme´ diye teselli verir...