Yılmaz Odabaşı ve Erkan Yüksel için
Bir mitosun çatlayan ilk heykelidir Gülnihâl Yıkımlardan sonra yeniden başlar suskunluğu
Çünkü geriye kalan çok yalnız sevdalardır
Şu kördövüşü yaşantıdan.
Kendinden kaçan bir gölgedir kadınlığı
-yorgun rüyalar ertesi o terli şehvet-
Bir orospu belki tarihin bacak arasında
Vizitesi bir geçici sevdayla ödenen
Korkuyla dekorlu bu trajik oyun
Bir hüzünle başlar her bahar
Ezbersiz diyaloglarda kanatır kendini
Şaşkın bir hançerle.
Zaten bir şarkıdır her kadın, lirik bir şiir
-ama tiyatroda yalnız başkasını oynayabilir-
Yüzündeki her çizgide bir erkek sûreti
Ayrılık matineli günlerden kopan Bir yaprak: hicran rolünde
(ışıklar söndü artık, tek başına sahnede)
Loş bir kalabalığın belirsiz şarkısı gibi
İçinde kökleşen dilsizliğin sesi
Geçmişini rengârenk neonlara boyayacak...
Bazen gür bir çığlıktır yalnızlık
Tarihsel bir yığının suskunluğuna inat
Gülnihâl elini uzatır günlüklere
Yüreğinden mavi karlar dökülür
Pencerede konaklayan bir serçedir umut
Masallar incitir kanadını.
Gülnihâl
Uzak mutluluk cephelerinde yitirilmiş yenik bir tarihin
ayrıntılı canlılığı.
Hind ipeğinin tenine değen büyüsüdür sevda
Düşleri izinsiz geç kalışların tokadında patlayan pembe balon...
Kahkahalarını içine hapseden bir şato palyaçosudur
-tarihin beşiğinde Yüksek kulelerden atlamaya yürek büyüten.
Gülnihâl geceleyin sokaklardan izmarit toplayan düşmüş bir duyarlılık,
Ucuz otellerin sarsılan camlarında kirli dolunay
Bazen gür bir çığlıktır Gülnihâl’in yalnızlığı
Tarihsel bir yığının suskunluğuna inat.
Gülnihâl’i bu kirli şehir doğurdu Dölünü akıttı İstanbul kaderin rahmine Gökkuşağı magazinlerde eksik bir renk oldu gülüşü Tonunu sevdalarla büyüten Gecekondu dumanları -o efkârı göğe yükselen tavır- Mavi leğenlerden sızan ilkgençlik damlası -korkulu aybaşları, düşlerinde okşanan memeler- Bir cami avlusunda yitirilmiş anne hıçkırıkları... Öksüz bir Gülnihâl doğurdu bu kirli şehir
Kurutulmuş çiçeklerin saklandığı hâtıra defterinde Sevdanın sıcak imgesi “Zaten her şey bitmemiş miydi?” imzalı eski bir mektup Gülnihâl Ayrılıklar evreninden kayan bir yıldızdır
Geceyi ağır ağır çiğneyen kağnılardan Ucuz otel odalarına dönüşen bir buruk keder Uzun donlu Adana tüccarlarının doymak bilmeyen nefsinde
Gülnihâl’in dudağını kanatan sabır Kanatmaz dünyanın yüreğini.
Bir tek gecenin gözlerini görebilen kör dilenciler Bir yıldız yaratmışlar mutsuzluğun göğünde Işıl ışıl sızlar içleri Artık uzun masallara benzer her yaşantı Gökten düşen ilk elma Gülnihâl’in
.... Bazen gür bir çığlıktır yalnızlık Tarihsel bir yığının suskunluğuna inat Bilinir ki maviye gömülebilmeli bir prenses Son yenilgidir rıhtımdaki uğultu Artık İstanbul Gülnihâl’in umutlarını yutan Bir dudağı yerde bir dudağı gökte dev Bilinir ki sevdalar kısa masallardır Bilinir ki son elma ölümün
(Parantez dergisi, Haziran 1987, sayı: 15, sayfa 19-21, Berlin)
Bu içerikle ilgili diğer bağlantılar