BAYAN K’YA YAŞAM VE AŞK ÜZERİNE AYKIRI ÖNERİLER

YA DA HİÇBİR ZAMAN SÖYLENEMEYECEK SÖZLER İÇİN CESARET DENEMESİ

 

 

 

I.

 

 

Aslında her şeyi çok açık şekilde biliyordun Bayan K.: Bir çift gözün gün boyunca tedirgin dolaşımı, zamansız bulutların terketmeye alıştığı o geçici yörünge, ansızın ortaya çıkan bir gaf  karşısında ne yapacağını bilememesi o çılgının; tüm bunlar hedeften seken oklar biçiminde yazıldılar bilinçaltının bir köşesine.


 

II.

 

 

Yine de şirindi yeryüzü sabahları: Akıl almaz rastlantılar düşleyip durdum.

Hepsi gerçekleşti, biliyor musun? Gözlerimi kapadığım çok sıradan bir anda bile beklenmedik fırtına olup estin başucumda. Falında görüp de söyleyemediğim her şey bir şiir olarak gerçekleşti: Biraz kırçiçegi, çokçası da gül yapraklarıyla yazıldılar içime.


 

III.

 

 

Evet Bayan K., karşıma çıkan ilk fırsatta, hiç çekinmeden, sana, "Her şeyin farkındasın, değil mi?" diye sormak ve yanıtını beklemeden çok uzaklara kaçmak isterdim: Şimşeğin o ani parıltısını görmemek için... Oysa belki de sendeki yanıtta bulacağım o tek kelimelik uzlaşmaz karşılık, bütün bu olup bitenin, aylara, hatta yıllara vuran yansısını bir anda açıklayacak:

Bir mumun usulca erimesine karşılık düşecek aşk...


 

IV.

 

Yok Bayan K., bu kadar da acımasız değil yeryüzü kuşkusuz; aşkın bir anlık çılgınlık olmadığını bilecek denli akıllı, bir ömür süren delilik olduğunu tartacak boyutta da ikircikli düşler yaratmalıydım: Bir filmin en dokunaklı yerinden dilime vurabilen o birkaç kelime ya da bir kitabın yıldırım etkisindeki satırları değil, bizzat senin gölgen düşmeliydi bu oyuna...


 

V.

 

 

Bitti mi dersin bu satranç? Sahi, kaçıncı hamlede terketmiştim oyunu ilk kez? Yenildiğimi ya da yenilmediğimi hiç söylemedin ki bana! Belki de bu oyun hiç başlamamış, ama bizler sanki yaşamımızın en güç ve zekâ gerektiren hamlelerini sıralayarak, karşımızda diş bilediğimiz bir geçmişle hesaplaşıyormuşçasına gözlerimizi ve beynimizi oyuna kilitlemiştik...

Kim yenildi öyleyse? Yenilmediyse, kalbime ansızın çöken bu efkâr niye?


 

VI.

 

 

 

Durgundu yıldızlar. Oysa dolunay, yalnızca bunun tersini kanıtlamak için kocaman bir tokat gibi düşmüştü akşama


 

VII.

 

 

 

Aşktı Bayan K., bütün olup biten, yaşadıklarımız, yaşayamadıklarımız

ya da yaşamasına izin vermediklerimiz... Bir filmin sonundaki o dayanılmaz merakı kendimize saklayalım derken, yeni merak kapıları açtık ömrümüze. Şimdi, karmakarışık bir oyunun ortasındayız: Oltanın bir ucunda günahlar, bir ucunda ellerimiz: Uzak, yorgun, çaresiz...


 

VIII.

 

(Daha dün gibiydi Bayan K., bir sokağın en ucunda ansızın sana yakalanan adımlarım -sen şimdi bu sahneyi hiç hatırlamazsın- neredeyse bütün yeryüzünü başıma indiriyordu: Uzak ve yakın bütün sesler, bir çocuk güruhunun nefesi, çalıp duran çalıp duran kornalar, seyyar satıcıların akortsuz, şansız ve şanssız bağırtıları, kediye yakalanmamak için kendini kemiren fare, sokağın bir ucunda günlerce bekledikten sonra elindeki çiçekleri terkederek yalnızlığına yakalanan âşık, tiyatronun her sahnesinde oyunu alkışlamayı marifet edinen zenaatseverler, Kız Kulesi nin hiçbir zaman duyamayacağımız kimsesizlik şarkısı, parmaklarının şaşılacak kadar ince oluşu ve senin bunu bilmene, benim de defalarca imge düşmeme rağmen muhtemel şaşkınlığını bilinçaltına atmaların, yıllar sonra yakalandığım uykusuzluk şiiri, sonra nerede, nasıl ve niçin yaşandığı belirsiz o aşk, aşk, aşk...)

Daha dün gibiydi Bayan K., unutacak ne vardı?

 

Cihan Oğuz, 2005-2017

Cihan Oğuz Facebook  Cihan Oğuz Twitter  Cihan Oğuz Instagram

Web Sitesi Tasarımı ve Yönetim Paneli